öğretildiğimiz yerinden yaşamalı çünkü herkes hayatı. dünya ya siyah olmalı ya beyaz. başka bir renk görmeyelim, deliriyoruz. alıştığımız ve kapıldığımız o büyülü yuvarlağa bir tekme atasımız geliyor, yokuş aşağı, çamurların ortasına. ve okkalı bir küfür peşi sıra, gelsin sürprizsiz, renksiz, marazlı hayat.
öyle giyinmezsek, böyle konuşmazsak, şöyle oturmazsak, öyle kalkmazsak, orda konuşmazsak, şurda susmazsak bizi çizginin dışına iteklemek için sırada bekleyen yığınla ayak var. başka olamayışın acısını başkalarından çıkarıyoruz. kim verdi bu görevi bize, bilmeden, görevini yerine getirmenin iç huzuruyla, yeni kurbanlar aramaya koyuluyoruz.
yalnızca öyle istediğiniz için hiçbir şey yapmadınız mı? mona lisa gibi güzel olmuyor diye hiç mi resim çizmediniz? iki yana açılmış perdeleri kurdeleyle tutturulmuş, çatısı antenli kare evleri kim çizdi? yalnızca öyle istediğiniz için kelimelerle sevişmediniz mi? herkes bir nüsha ve her şey aynıysa onca aykırı şiiri kim yazdı?
bu ekranın ucunda bir yerlerde insanlar var. bakın göreceksiniz yemin ederim insanlar var. başka hikayeler, başka umutlar, başka hayatlar var. dışarıda olmadığı kadar özgür insanlar var. sorgulayan, irdeleyen, hata arayan gözlerden uzakta yalnızca kendine benzeyen insanlar var. renkler var. desenler var. insanlar var.
ve aslında her gün göz göze geliyoruz. öğretildiğimiz gibi miyiz şöyle bir bakıyoruz. öğretildiği gibi olmayanlara etiketler koyuyoruz. övünüyoruz. çünkü, işimiz bu. bir fotokopi makinesinden henüz çıkmışçasına sıcağı sıcağına aynıyken hepimiz, başka bir kağıtta başkaca söylenmiş bütün sözleri etiketleriz.
etiketini söküp suratımıza fırlatmasını arzu ettiğim yazar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder